Tekrarlayan Gebelik Kayıpları
Tekrarlayan gebelik kayıpları veya tıbbi literatürdeki ismiyle “Habituel abortus” veya eski Türkçe ile “Mükerrer düşükler” ; gebeliğin ilk üç ayında ard arda en az iki kez ortaya çıkan ve kendiliğinden olan düşüklere verilen addır.
Çiftlerin yaklaşık % 2′ sinde bu sorun vardır. Bu durumun tanı ve tedavisi üremeyle ilgilenen tıp dallarının en güç konularından birini oluşturur.
Düşük (abortus), gebeliğin en sık rastlanan komplikasyonudur. Aslında bazı aylarda kadınlar daha gebe olduklarını bile farkına varmadan, adet kanaması ile “sessiz düşük” yapabilir. Yani her döllenme, sağlıklı gebelikle sonuçlanmaz. Bazen döllenme olur, fakat döllenme ürünü rahim içine yerleşmez ve sessizce, adet kanaması ile birlikte düşer. Bu durum sadece gebelik testleriyle anlaşılabilir. Biz buna “kimyasal gebelik” diyoruz
Açıklanamayan Tekrarlayan Gebelik Kayıpları Ne Demektir?
Tekrarlayan gebelik kayıplarında vakaların yaklaşık %50'sinde, yapılan tüm araştırmalara rağmen belirli bir neden bulunamamaktadır. Bu gibi durumlara "açıklanamayan tekrarlayan gebelik kaybı" adı verilmektedir.
Tekrarlayan Gebelik Kaybı Sebepleri Nelerdir?
- Uterus (Rahim) yapısal bozuklukları ve serviks (rahim ağzı) yetersizliği
- Endokrin (hormonal) bozukluklar
- Enfeksiyonlar
- Kromozomal bozukluklar
- Otoimmün hastalıklar (Bağışıklık sistemi hastalıkları)
- Çevresel ve diğer faktörler
olarak sıralayabiliriz.
1) Uterus (Rahim) anatomik bozuklukları ve serviks (rahim ağzı) yetersizliği
Rahim ağzı yetersizliği özellikle gebeliğin 4. ve 6. ayları arasında rahim ağzının sancısız bir şekilde açılması ve gebelik zarlarının yırtılmasıyla fetusun (bebeğin) dışarı atılmasıyla ortaya çıkan durumdur.
Tedavisi genellikle cerrahidir. Üçüncü ayın sonunda rahim ağzına usulüne uygun şekilde dikiş konulabilir (McDonald ve Shirodkar ameliyatları).
Uterusun yapısal bozuklukları ise myomlar, rahim içi yapışıklıklar (adezyonlar), rahim içinde bir bölmenin olması (Uterin septum), çift rahim (Uterus didelfis) ve diğer şekil bozukluklarıdır.
Tekrarlayan gebelik kayıpları olanlarda bu bozuklukların sıklığı %10-15’tir. Bu bozukluklar; ya damarlanmayı kötü yönde etkileyerek ya da uterus boşluğunun boyutlarını küçültüp değiştirerek, fetusun yerleşeceği bölgeyi uygunsuz hale getirmektedir.
Bu anormalliklerin cerrahi olarak düzeltilmesi düşük oranlarını azaltmaktadır.
2) Endokrin (hormonal) bozukluklar
En sıklıkla üç tür bozukluk, tekrarlayan gebelik kayıplarına neden olarak akla gelmektedir. Bunlar;
- Diyabet (Şeker hastalığı)
- Tiroid bezi hastalıkları
- Bir adet düzeni problemi olan “corpus luteum yetmezliği” dir.
Kontrol altındaki diyabet hastalığının düşük riskini arttırmadığı iyi bilinir. Yani gebe kalan bir diyabet hastasının kan şekeri iyi bir şekilde kontrol edilirse düşük ihtimali artmamaktadır.
Tiroid hastalığının gebelik kaybına neden olduğuna dair bilimsel kanıtlar yetersizdir. Bu nedenle tekrarlayan düşüğü olanlarda tiroid homonlarına bakılmasının şart olmadığı söylenmektedir.
Adet düzeniyle ilgili problemler çoğunlukla “ovulasyon” yani yumurtlamayla ilgili aksaklıklarda görülür. Özellikle gebeliğin devamı için gerekli olan “progesteron” hormonunun yetersizliğine yol açan bozuklukların tekrarlayan düşüklere neden olabileceği düşünülmektedir.
Adet düzeni ile ilgili problemlerin nasıl oluyor da düşüğe sebep olabildiğini daha iyi anlamak için normal fizyolojiyi anlatmakta fayda bulunmaktadır.
Yumurtlama olup yumurta atıldıktan sonra yumurtalıklarda kalan kalıntısal yapıya “Corpus luteum” veya renginden dolayı “sarı cisimcik” adı verilir. Corpus luteum’un görevi, döllenme sonrası gebeliğin devamını sağlamak amacıyla progesteron hormonunu üretmektir. Progesteron hormonunun görevi ise, yeni oluşan bir gebeliğin vücut tarafından reddedilerek atılmasını engellemektir.
Progesteron hormonunun salgılanma süresi, gebeliğin oluşmadığı durumlarda corpus luteum’un ömrü kadar, yani 14 gün olmasına rağmen gebeliğin oluştuğu durumlarda 3 aya kadar devam ederek daha sonrasında yerini plasentaya devreder.
Corpus luteum, gebelik oluşmasına rağmen daha kısa zaman içinde yaşlanır ve görevini plasentaya devredemeden yok olursa bu durumda “Corpus luteum yetmezliği” nden bahsedilir ve gebelik düşükle sonuçlanır.
Corpus luteum yetmezliğinin tanısı rahim iç zarından alınan biopsi (Endometrial biyopsi) ile konur.
Corpus luteum yetmezliğinin tedavisi ise eksikliğin ortaya çıkmaya başladığı dönemde progesteron hormonun ilaçlarla yerine konmasıdır. Bu tedaviye genellikle gebeliğin ilk üç ayında devam edilir.
3) Enfeksiyonlar
Virüs ve bakterilerin neden olduğu enfeksiyonların gebelik kaybına neden olabileceği düşünülmektedir.
Listeria monocytogenes, Toksoplasma türleri, Mycoplasma hominis, Ureaplasma urealiticum bu mikroorganizmalardan en sık görülenlerdir. Ne var ki bunların tek bir kez düşüğe neden olduğu bilindiği halde tekrarlayan düşük sebebi oldukları tam olarak kanıtlanamamıştır.
4) Kromozomal bozukluklar
Tekrarlayan gebelik kayıpları durumlarında, çiftlerin %5’inde anne-babaya ait kromozomal bozukluk bulunmuştur.
Bu sıklık genel toplumdakinden belirgin bir şekilde yüksektir. Anne ile babanın taşıyıcı olduğu ve hastalık oluşturmayan genetik problemleri, gebelikte aşikar hale geçerek yaşamla bağdaşmayan düşüklerle sonuçlanabilmektedir.
Düşük tekrarını öngörmede çiftlerde genetik inceleme yapılması yardımcı olabilmektedir. Edinilen bulgular genetik danışmanlıkta dayanak oluşturmaktır.
Düşük materyalinin kromozomal analizi de tedavi yönteminin başarısızlığı araştırılırken yararlı olmaktadır.
5) Otoimmün hastalıklar (Bağışıklık sistemi hastalıkları)
1980’li yıllarda araştırmacılar anti-fosfolipid antikoru denen, vücutta normalden sapma sonucunda oluşan, savunma sisteminin düzenlenmesinde etkili olan fakat tam olarak tanımlanamayan bir faktörün uyarısıyla yapılan oluşumların tekrarlayan düşük nedeni olabileceğini öne sürmüşlerdir. Bu maddeler ile fetus ölümü arasında net ilişkiler saptanmıştır.
Bu maddelerin etki mekanizması; plasentanın yetersiz kanlanmasına yol açan damar bozuklukları oluşturmasıdır.
Bu tür hastaların bebek sahibi olabilmeleri için steroid tedavisi, düşük doz aspirin tedavisi “antikoagulan (pıhtılaşma engelleyici)” denen heparin adlı bir maddeyle tedavisi gerekebilmektedir.
6) Çevresel ve diğer faktörler
Gebelik kaybı anne yaşıyla artmaktadır. 35 yaş üzeri kadınlarda genç kadınlara oranla normal gebelik ihtimali büyük ölçüde azalır. 40 yaşın üzerindeki kadınlarda düşük riski %50’ye yaklaşır. Kadınlar bu riskler konusunda eğitilmelidir.
Kadınların işe başlamasının düşük riskini artırmadığı İskandinav ülkelerindeki çalışmalarda gösterilmiştir.
Bununla birlikte hastaların çalıştıkları yerde gebeliği riske sokacak kimyasallarla karşılaşmadıklarından emin olmak gereklidir.
Sigara ve alkol kullanımı düşük riskini artırmaktadır. Pasif sigara dumanının etkisi hakkında ise net bilgiler yoktur.
Psikolojik faktörlerin incelenmesi zor olduğu için tekrarlayan düşük nedeni olup olmadıkları net değildir.
Tekrar Eden Gebelik Kayıpları Ne Zaman Araştırılmalıdır?
35 yaş altındaki kadınlarda üçüncü düşükten sonra, 35 yaş üstü kadınlarda ise ikinci düşükten sonra detaylı araştırmalara başlanması önerilmektedir. Ayrıca gebeliğin 2. dönemindeki kayıplar ve ultrasonografide kalp atımı görüldükten sonraki kayıplar, sayıdan bağımsız olarak hemen araştırılmalıdır.
Tekrarlayan gebelik kayıplarının araştırılmasında eskiden üç ardışık düşükten sonra araştırmalara başlanırken, günümüzde özellikle anne yaşı ve risk faktörleri göz önüne alınarak daha erken müdahale edilmektedir.
Tekrar Eden Gebelik Kaybına Ne Sıklıkla Rastlanır?
Tekrarlayan gebelik kaybı, üreme çağındaki çiftler arasında önemli bir sağlık sorunudur. İstatistiksel verilere göre:
- Gebe kadınların %15'inde bir düşük (sporadik kayıp)
- Gebe kadınların %2'sinde ardışık iki düşük
- Gebe kadınların %0.4-1'inde ardışık üç düşük görülmektedir
Gebelik kayıp riski, önceki düşük sayısıyla artış göstermektedir:
- İlk gebelikte düşük oranı %11-13
- 1 düşük sonrası tekrar düşük riski %14-21
- 2 düşük sonrası tekrar düşük riski %24-29
- 3 düşük sonrası tekrar düşük riski %31-33
Tekrarlayan Gebelik Kayıpları için Çiftlere Hangi Testler Yapılmalıdır?
Tekrarlayan gebelik kayıplarında tercih edilen testler aşağıdaki gibidir:
- Temel Değerlendirme: Öncelikle anne ve baba adaylarının detaylı tıbbi geçmişleri, aile öyküleri ve mevcut sağlık durumları kapsamlı bir şekilde değerlendirilir. Her iki partnerin de fiziksel muayenesi gerçekleştirilir. Bu süreçte özellikle geçirilmiş hastalıklar, önceki gebelikler ve düşüklerin zamanlaması ayrıntılı olarak incelenir.
- Genetik Testler: Periferik Karyotip testi ile kromozom analizi yapılır. Mümkünse düşük materyalinin genetik incelemesi gerçekleştirilir.
- Görüntüleme Tetkikleri: Rahim yapısının ve tüplerin değerlendirilmesi için HSG (Histerosalpingografi), Ultrasonografi ve gerekli durumlarda histeroskopi, laparoskopi veya MRI
Tekrarlayan Gebelik Kaybı için Hangi Tedaviler Uygulanır?
- Kişiye Özel Tedavi Planlaması: Tekrarlayan gebelik kaybı tedavileri her çift için farklı olacaktır, çünkü her çiftin yaşadığı kök neden diğer çiftten farklı olabilir.
- Genetik Sorunlarda Tedavi: Kromozomal veya genetik sorun tespit edilen çiftler için detaylı tetkikler yapılır. Gerekli durumlarda tüp bebek tedavisi ve PGT (Preimplantasyon Genetik Tanı) uygulanır
- Anatomik Sorunlarda Tedavi: Rahimde yapısal bozukluk varsa laparoskopik cerrahi girişim uygulanır. Rahim dinlendirilir ve iyileşme süreci takip edilir. Tüplerde sorun varsa çözüme yönelik tedaviler planlanır
- Trombofili Tedavisi: Kan pıhtılaşma sorunu olan hastalara uygun dozda tedavi düzenlenir. Gebelik süresince yakın takip yapılır. Kan pıhtılaşmasını dengeleyici ilaçlar kullanılır
- İmmünolojik Tedavi: Bağışıklık sistemi sorunları tespit edildiğinde: Kortikosteroidler, Düşük doz aspirin ve, İmmünoglobulin tedavileri uygulanabilir
Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Doktor Önerileri
Tekrarlayan gebelik kayıplarında doktorun tavsiyeleri aşağıdaki gibidir:
Gebelik Öncesi Öneriler:
- Her iki eşin de detaylı tıbbi öyküsü alınmalı ve gerekli testler yapılmalıdır.
- Sigara, alkol gibi zararlı alışkanlıklar mutlaka bırakılmalıdır.
- Sağlıklı beslenme ve ideal kiloya ulaşma hedeflenmelidir.
- Var olan kronik hastalıklar (tiroid, şeker hastalığı gibi) kontrol altına alınmalıdır.
- Stres yönetimi için gerekirse psikolojik destek alınmalıdır.
Gebelik Sırasındaki Öneriler:
- Gebelik tespit edilir edilmez hekime başvurulmalıdır.
- Düzenli kontrollere eksiksiz gidilmelidir.
- Önerilen ilaçlar (folik asit, aspirin, heparin vb.) düzenli kullanılmalıdır.
- Cinsel ilişki, egzersiz gibi konularda hekimin önerilerine uyulmalıdır.
- Kanama veya kramp gibi şikayetlerde hemen hekime başvurulmalıdır.
Takip Süreci:
- Özellikle gebeliğin ilk 12 haftası çok dikkatli olunmalıdır.
- Ultrason kontrolleri aksatılmamalıdır.
- Kalp atımı görüldükten sonra bile düzenli takipler sürdürülmelidir.
- Risk faktörlerine göre özel takip programına uyulmalıdır.
- Hekim önerisi dışında herhangi bir ilaç kullanılmamalıdır.
Psikolojik Destek:
- Kaygı ve endişelerin yönetimi için profesyonel destek alınabilir.
- Aile desteği önemlidir.
- Stres yönetimi teknikleri öğrenilmelidir.
- Pozitif düşünce tarzı geliştirilmelidir.
- Benzer durumu yaşayan ailelerle deneyim paylaşımı yapılabilir.
Uzun Vadeli Takip:
- Her hamilelik dikkatli planlanmalıdır.
- İki gebelik arası ideal süre korunmalıdır.
- Doğum şekli ve zamanlaması hekim tarafından belirlenmelidir.
- Sonraki gebelikler için risk değerlendirmesi yapılmalıdır.
- Genetik danışmanlık gerekebilir.
Hayat Tarzı Değişiklikleri:
- Dengeli ve sağlıklı beslenme alışkanlığı edinilmelidir.
- Düzenli ve hafif egzersiz yapılmalıdır.
- Yeterli uyku ve dinlenmeye önem verilmelidir.
- Çevresel toksinlerden uzak durulmalıdır.
- İş yaşamında aşırı yorgunluktan kaçınılmalıdır.
Tekrarlayan Gebelik Kaybı Olan Hastaların İzlemi
Düşük riski, düşük sayısı arttıkça artar. Üst üste 4 düşükten sonra tekrarlama riski %50’ye kadar yükselmektedir.
Tekrarlayan gebelik kaybı olan hastayı ele alırken en önemli yaklaşım eğitim ve destektir.
Hastalar çoğunlukla herhangi bir bulgu olmasa da kaybın anne yaşıyla birlikte artacağı konusunda eğitilmeli, erken doğum ve dış gebelik gibi diğer gebelik komplikasyonlarının artmış riski altında olduklarını bilmelidirler.
Sağlıklı bir gebeliğin zarar görmesinin zor olduğu ve normalde rahim kramplarının artmasına neden olan cinsel ilişki ve egzersiz gibi aktivitelerin sağlıklı bir gebeliği bozmayacağını söylemek yararlıdır.
Genellikle 35 yaş altındaki kadınlarda üç düşükten, daha ileri yaştakilerdeyse iki düşükten sonra laboratuar çalışmaları yapılmalıdır. Bu laboratuar yükünü ve sağlık hizmetlerinin maliyetini belli oranda azaltmak içindir.
Bununla birlikte bazen bir çift uzun bir zaman beklemek isterken bir başkası tüm araştırma programının ilk düşükten sonra uygulanmasını isteyebilir.
Düşük yapan çiftler tam bir değerlendirme ile başarılı bir tedavi sonrasında gebe kalınca ilk üç ayda yoğun doktor desteğine ihtiyaç duyarlar.
Son yıllarda ortaya atılan “Trombofili” durumunda ise plasentaya giden kan akımı oluşan küçük tıkaçlar sayesinde düşmekte ve rahim içindeki bebek kaybedilmektedir. Bu durumun tespiti sonrası kanda pıhtılaşmayı önleyici bazı ilaçlar ve “metioninden fakir diyet” tavsiye edilmektedir.
Tekrarlayan gebelik kayıpları ile karşılaşan aileler, bunun bir kader olmadığına inanmalıdır. Bu inançla ve sabırla doktoru ile işbirliği içinde gerekli önlemler alınmalıdır. Nedene yönelik tedavi sonrası, başarılı gebelik oranlarının çok yüksek olabileceği (%90) unutulmamalıdır.
Yine, ultrasonografik olarak 8. gebelik haftasında kalp atımının saptanmasının düşük riski %3-5’elere düşmektedir.
Hamilelikte erken doğum, tüp bebek, kadın hastalıkları, ilaç kullanım eğitimleri, ve daha bir çok konuda hızlı ve doğru bilgi almak için Youtube sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Jinekoloji ve tüp bebek sayfalarımızdan merak ettiğiniz konulardaki makalelerimize ulaşabilirsiniz.